İşçi-emekçiler Kartal Meydanı’nda buluştu
İşçi-emekçiler Kartal Meydanı'nda buluştu: Tüm toplumsal dinamikleri birleştirecek güç işçi sınıfıdır
İşçi Emekçi Birliği'nin çağrısıyla yaklaşık iki ay boyunca örgütlenen "Açlık, yoksulluk, baskı, savaş ve sömürü düzenine artık yeter" şiarlı mitinge yağmura ve fırtınaya rağmen birçok işçi-emekçi katıldı. Marmaray Başak durağında bir araya gelen işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler Kartal Meydanı'na yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşte "Filistin'den Rojava'ya direnen halklar kazanacak", "Filistin'de düşün dövüşene bin selam", "Zafer direnen emekçinin olacak", "Yaşasın devrim ve sosyalizm", "Katil ABD Ortadoğu'dan defol", "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganları atıldı. Miting alanına İşçi Emekçi Birliği'nin, "İşyerlerinde baskı, mobbing, tacize son vereceğiz!", "Elektrik, su, doğalgaz, ulaşım, iletişim en temel insan hakkıdır. Ücretsiz olmalıdır!", "Emekli maaşları yoksulluk seviyesinin üstüne çıkarılsın", "Taşeron çalışma, işten atma yasaklansın. Herkese iş ve gelir güvencesi!", "İşçi ve emekçilerden alınan dolaylı ve dolaysız tüm vergiler kaldırılsın!", "Bizleri kurtaracak olan kendi kollarımızdır", "Savaşa değil emekçiye bütçe", "KHK'lar iptal edilsin", "Eşit işe eşit ücret", "Sendikal örgütlenme önündeki engeller kaldırılsın", "Eğitim ve sağlık her düzeyde ücretsiz olmalıdır" taleplerinin yer aldığı pankartlar asıldı. İşçi sınıfının mücadelesinde hayatını kaybeden işçi-emekçiler Enternasyonal Marşı söylenerek saygı duruşuyla anıldı. Mitingin ilk konuşmasını miting bileşenleri adına İpek Bozkurt ve Ramazan Canpolat yaptı. Açıklamada kapitalist düzenin krizinin her gün derinleştiği ve krizinin faturasının işçi-emekçilere kesildiği belirtilerek orta vadeli programa tepki gösterildi: "Ne var bu programda? Sermaye için dikensiz gül bahçeleri yaratmak var. Doğal alanların talanı var. Emeğin yeni boyunduruklar altına sokulması var. Zengini daha zengin etmek var. İşçi ve emekçilere düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, kazanılmış hakların gasp edilmesi, her türlü örgütlülüğünün dağıtılması-işlevsizleştirilmesi, açlık, yoksulluk, sefalet, hayat pahalılığı ve sayamayacağımız çok şey var. Yeni Türkiye'de bizlere reva gördükleri bu. Biat eden, boyun eğen ilkel köleler olmamızı istiyorlar. Bizim bunlara itirazımız var. Onun için buradayız. Emeğimiz ve geleceğimiz için mücadeleyi büyüteceğimizi haykırmak için buradayız." Önümüzdeki dönemde asgari ücretin süreci, metal ve diğer iş kollarındaki TİS süreçlerinin olduğu hatırlatılarak işçi-emekçilere fabrikaları, iş yerlerini mücadele alanlarına çevirmeleri çağrısında bulunuldu. Siyasal hak ve özgürlüklerin sokakta korunduğunun ve mücadele ederek geliştiğinin altının çizildiği açıklamada "Anayasa mahkemesinin kararına rağmen Cumartesi Anneleri aylarca saldırıya uğradı. Siyasi tutsaklar, Gezi tutsakları, avukatlar, gazeteciler keyfi olarak zindanlarda tutuluyor. Her gün devlet terörü tırmandırılıyor. Katiler ödüllendiriliyor, cemaatler ve çeteler korunup kollanıyor. Dinci, milliyetçi kışkırtıcılık yükseltilerek toplumda yapay ayrışmayı derinleştirmeye çalışıyorlar. Tüm bunlar milyonları korkuyla sindirerek mücadeleden uzak tutmak için yapılıyor. Onların, bizleri ayrıştırdığı yerden sınıf kimliğimizle daha güçlü birleşiyoruz ve birleşmeye devam edeceğiz. Düzenin efendilerinin korkularını her gün büyüteceğiz. Baskı ve zorbalık düzeninize artık yeter diyoruz." denildi. "Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği" Egemenlerin, Kürt halkının özgürlük ve eşitlik talebini boğmaya çalıştığı, işçi sınıfı ile Kürt halkının mücadelesinin buluşmasını engellediği belirtilerek "Bu oyunu işçilerin, emekçilerin, halkların ortak mücadelesini büyüterek bozacağız. İşçi sınıfı ve Kürt halkının haklı meşru taleplerle yürüttüğü mücadele arasında köprüler kuracağız. İşçilerin birliği halkların kardeşliği mücadelesini büyüteceğiz." denildi. Açıklamada, Filistin halkının Siyonist İsrail'e karşı direnişi de selamlandı. Türkiye'den İsrail'e 7 Ekim'den beri 300 civarında yük gemisinin gittiği kaydedilerek devletin İsrail'le askeri, ticari, siyasi tüm ilişkileri kesmesi gerektiği vurgulandı ve şunlar söylendi: "Emperyalistler yayılmacı çıkarları uğruna Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yanını böl, parçala yönet politikalarıyla kana buluyorlar. Etnik, dini çatışmaları derinleştiriyorlar. Bu saldırıların karşısında duran güçleri baş düşman ilan ediyorlar. Emperyalist saldırganlığa "artık yeter" diyoruz. Tüm emperyalist üslerin kapatılması, NATO'dan çıkılması için mücadelemizi büyüteceğiz." "Toplumsal dinamikleri birleştirecek güç işçi sınıfıdır" Açıklamanın devamında şunlar söylendi: Doğamız ve tüm türlü canlı yaşamı, emperyalist-kapitalist dünya düzeninin sayısız yıkıcı saldırılarıyla karşı karşıya. Bu saldırılar daha fazla kar ve hegemonya uğruna insanlığı büyük bir yok oluşa sürüklüyor. Bunun karşısında durabilecek ve son verebilecek tek güç örgütlü işçi sınıfıdır. Tüm toplumsal mücadeleci dinamikleri birleştirebilecek ve kapitalizme karşı güçlü bir mücadeleye dönüştürebilecek güç işçi sınıfıdır. Bizler bunun farkındayız. Dünyada artarak kendini gösteren işçi grevleri, direnişleri bu nedenle kapitalistlerin azgın saldırılarıyla karşılanıyor. Burjuvazi ve AKP-MHP iktidarı bu nedenle işçi ve emekçiler üzerindeki köleci boyunduruğu güçlendirmek için her türlü yolu deniyorlar. "Artık yeter" diyoruz. İnsanlığı yıkıma sürükleyen kapitalist düzeni tarihin çöplüğüne atmaktan, işçi sınıfı ve emekçilerin sosyalist iktidarını kurmaktan başka kurtuluş yolumuz yok. Gelecek güzel günler bizlerin emeği üzerinden yükselecek. Gelecek güzel günler işçi sınıfının ve sosyalizmin olacak. Bu bilinç ve kararlılıkla mitinge katılan tüm dostlarımızı, yoldaşlarımızı selamlıyoruz. Çal: Kazanana kadar mücadelemi sürdüreceğim İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki İSPER işçisi Tülay Çal, işçi ve emekçileri selamlayarak söze başladı. İBB'de 2 buçuk yıl çalışırken 9 ay önce yerinin değiştirildiğini; sözlü şiddete, mobbing ve baskıya rağmen dik durduğunu aktaran Çal, "İş kazası geçirdiğim dönemde, raporlu olmama rağmen hakkımda tutulan tutanakla işten çıkarıldım" dedi. Kapısını çaldığı tüm yetkililerin kendisinin başından savdığını dile getiren Çal, kazanana kadar mücadele edeceğini söyledi. Sputnik Grevcileri: Mücadelemiz ömürlük mücadeleye dönüşmüştür Sputnik Grevcileri adına yapılan konuşmada, Siyonist İsrail'in Filistin halkına yönelik soykırımı hatırlatılarak "Halkların kardeşliği soykırımı yenecek" denildi. 24 gazetecinin sadece kendi hakları için değil tüm basın emekçileri için mücadele yürüttüğü hatırlatılan konuşmada, Sputnik'te Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ile birlikte bir yıldır anayasal hak için mücadele yürütüldüğü anımsatıldı. 24 gazetecinin ekonomik nedenlerle işten çıkarıldığını ancak Türkiye'nin en pahalı konaklama yerlerinden Süzer Plaza'daki yöneticilerinin bu bahanesinin komik olduğu belirtilen konuşmada, "Bugün 95. günündeyiz ama Sputnik gazetecileri için bugün Sputnik mücadelesi ömürlük bir mücadeleye dönüşmüştür" denildi. Aralarında emekten yana olduğunu iddia eden gazetecilerin grev kırıcılığı yaptığının altı çizilen konuşmada, grev kırıcı gazetecilere şu çağrı yapıldı: "Gelin istifa edin onurlu olun. En azından durduğunuz mahalleye, duruşunuza aykırı davranmayın. Çünkü artık sözleriniz geçersizdir." Asır Plastik işçileri: Patronlar işçinin sırtından geçiniyor Asır Plastik işçileri adına yapılan konuşmada ise 12 gündür direnişin sürdüğü kaydedildi. Patronun kendilerini kandırdığını ve 120 işçinin mağdur olduğu belirtilen açıklamada, işçilerin maaşının, kıdem-ihbar tazminatlarının gasp edildiği vurgulandı. "İşçi hakları bu ülkede hiçe sayılıyor, kimse işçiye değer vermiyor. İşçinin sırtından geçiniyorlar ama ilk fırsatta işçiyi kapıya koyuyorlar" denilen konuşmada, yanlarında olan Onur ve Ekmek'e teşekkür edildi. Ataşehir Belediyesi işçileri: Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz Ataşehir Belediyesi ATAPER işçileri adına söz alan Hasan Karaçay da şöyle seslendi: "Mart 2023'te kamuda zorunlu emeklilik kalktığı halde Ataşehir Belediyesinin personel şirketi olan Ataper 27 Eylül'de bizleri çağırıp, 'imzalayın emekli edeceğiz' dediler. Emekli olmayacağımız söyledik. Bizi attılar. 2 Ekim'den bu yana yani 49. gündür Ataşehir Belediyesi önünde direniyoruz. Belediye şirketleri köle pazarıdır. Kamuda ucuz iş gücü ve güvencesiz çalıştırmanın aracı durumunda. Bizler işçilere 49 gündür bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bizler Ataşehir Belediyesi önünde, işimize geri dönene kadar devam edeceğiz. Diyoruz ki, birlikte olalım dayanışmaya çağırıyorum. Yanımızda olmanızı istiyoruz çünkü bu Türkiye'de ilk kez Ataşehir Belediyesi'nde denendi. Eğer işten atmalar başarılı olursa emin olun bugün İstanbul'un 39 ilçesinde yarın tüm Türkiye'de devam edecek. Onun için diyoruz ki kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz." Dede: Emek mücadelesinden emekli olunmaz Emekliler adına söz alan Rahim Dede, "Emek ve demokrasi mücadelesinden emekli olunmaz diyen biz emekliler olarak, bugün sizinle birlikte omuz omuza kol kola olmaktan, bu kavgayı, direnişi büyütmekten onur duyuyoruz. Biz emekliler olarak hiç değilse alacağımız az da olsa bir maaş var. Ama bizi bekleyen en büyük sorunlardan biri ev kiramızı karşılayamayacak bir ücretle sokakta yaşayacağız. O yüzden emek mücadelesinden emekli olunmaz. Sokaklarda, alanlarda, hakkımızı alana kadar birlikte tek yumruk mücadele etmenin zamanıdır" dedi. "Yaşanan krizin bedeli biz kadınlara ödetilmeye çalışılıyor" Kadın örgütleri adına açıklama yapan Tuğgen Gümüşay, "Filistin'de siyonist İsrail'e karşı direnenlere, Leyla Halid'in yoldaşlarına! İran'da molla rejimine karşı bir yılı aşkın süredir "Zen zendegi azadi" sesini duyuran kadınlara! Rojava'da "Jin, Jiyan, Azadi" sloganını hayata geçirip özgür bir yaşam için direnenlere, Afganistan'da Taliban'a karşı mücadele edenlere! Tunus'ta, Sudan'da, Arjantin'de, Şili'de, İzlanda'da, Polonya'da; dünyanın her yerinde; kapitalist sisteme ve erkek egemen politikalara karşı direnişi büyüten tüm kadınlara selam olsun!" diyerek konuşmasına başladı. Ekonomik krizle birlikte kadınların iş hayatında güvencesiz koşullara mahkum edildiğini, sömürü ve mobbingin arttığını, işten çıkarmaların yaşandığını belirten Gümüşay, "Agrobay Direnişi ile bir kez daha gördüğümüz gibi sendikalarda örgütlenme hakkımız engelleniyor, diğer yandan birçok sendikada ise cinsiyet eşitsizliğine maruz kalıyoruz. Uğradığımız eşitsizlik her yerde iki kat artıyor, ev içi emeğimiz ve üstümüzdeki bakım yükü görünmez hale getiriliyor. Kriz derinleştikçe, biz kadınların yaşamı daha da zorlaşıyor" dedi. Sistemin krizle başa çıkmak için erkek egemenliğini güçlendirdiğini ve kadınlara yönelik baskı ve şiddetin arttığını kaydeden Gümüşay, "İktidar tarafından uygulanan aile politikalarıyla toplumsal cinsiyet rolleri teşvik edilerek kadınlar ev içine hapsedilmeye isteniyor, LGBTİ+'lar ise ötekileştiriliyor. 6284'e ve nafaka hakkına göz dikiliyor, medeni kanun değişimi denilerek saldırılarla haklarımız elimizden alınmaya çalışılıyor. Cezasızlık politikaları ile şiddet failleri cesaretlendiriliyor, Nevin gibi özsavunma uygulayan kadınlar yargılanıyor; hapishanelerde tutsak ediliyoruz, direnen kadınlarsa cezalarla susturulmak isteniyor. Bir taraftan iktidar saldırılarını yoğunlaştırırken diğer taraftan aşağılanma, mobbing, güvencesiz çalışma, fiziksel, ekonomik ve cinsel şiddet her bir kadının yaşamında çok daha belirgin hale geliyor. Yaşanan krizin bedeli biz kadınlara ödetilmeye çalışılıyor." şeklinde konuştu. "25 Kasım'da meydanlarda görüşmek üzere" Gümüşay, konuşmasının devamında şunları söyledi: Bizlere yönelik baskıyı arttırarak bizi susturabileceklerini sananlara hatırlatmak isteriz: "Bizden çaldıklarınızı alacağız, korkun yine geleceğiz" diyerek korku salan da biziz. Ceza olarak verdiğiniz ev hapsi için takılan kelepçeleri meydanlarda kıran da biziz, İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiğinizde Taksim'de barikatları aşan da biziz. Farplas'tan, Sinbo'dan, SML'den güç alıp; Agrobay'da, Sputnik'te, Corning'de direnen de biziz! Daha fazla baskı mı uygulayacaklar? Susmayız, korkmayız, itaat etmeyiz! Erkek egemen politikaları daha fazla mı teşvik edecekler? İsyan ederiz! Madem egemenlerin saldırıları var, bizim de kendi kurallarımızı koymak için sokaklarımız, meydanlarımız var! Direneceğiz, direneceğiz, daha fazla direneceğiz. Biz kadınlar bu baskı ve sömürü düzeni yıkılana kadar; özgür, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyayı kurana kadar; ev ev, sokak sokak, meydan meydan örgütleneceğiz, kadınların isyanını ve direnişini büyüteceğiz. İsyanı, direnişi ve örgütlülüğü büyütelim. Yaşamlarımızı ve özgürlüğümüzü alana kadar mücadeleye devam edelim. 25 Kasım'da meydanlarda görüşmek üzere! "İhmaller sonucu katlediliyoruz" Direnen gençler adına ise Yaren Sarısaltık basın metnini okudu. Sarısaltık, özgürlüklerini, geleceklerini çalan düzene gençlerin "artık yeter" dediğini kaydetti. "Bu çürümüş sistemin yarattığı krizlerin faturası ise milyonlarca işçi ve emekçiye kesiliyor, bizler de gençlik olarak üzerimize düşen payı fazlasıyla alıyoruz" diyen Sarısaltık, sözde ücretsiz olan eğitimin her aşamasının; yemekhanesinden barınmasına, materyallerine kadar çok pahalı olduğunun altını çizdi. Üniversiteyi ticarethane, öğrenciyi müşteri gören politikalar sonucu her yıl yüz binlerce öğrencinin ya eğitimine ara verdiğine ya da tamamen sonlandırdığına dikkat çeken Sarısaltık, gençlerin üniversitelerden ziyade işyerlerinde vakit geçirdiğini ekledi. "Okurken geçimimizi sağlamak zorunluluğu milyonlarca öğrencinin makus kaderi olmuş durumda" diyen Sarısaltık, artık gençlerin yaşam haklarının da elinden alındığını vurguladı. İntihara sürüklenerek katledilen öğrencileri, asansör düşmesi sonucu yaşamını yitiren öğrencileri hatırlatan Sarısaltık, "Artık gelinen noktada okumak için gittiğimiz şehirlerde, kaldığımız yurtlarda, kampüs içerisinde, ihmaller sonucu katlediliyoruz" ifadelerini kullandı. Yağmur ve fırtınaya rağmen bir araya gelen işçi-emekçiler halayları ve sloganları ile mitingi sona erdirdi.