Bugüne dinamik ve kapsamlı bir birliktelik rengini veren önemli noktalardan biri ise gençlerin talepleriyle ve genç olmanın verdiği o ateşle alanda bulunması olmuştur. Peki gençlik, işçi ve emekçilerin birlik ve mücadele gününde kendine nasıl yer bulmuştur?
EMEKTEN TARAF OLMANIN GÜNÜ
Bugün gençlerin talepleri aslında işçi sınıfının taleplerinden çok ayrı değil. Ekonomik kriz, baskı ve yasaklar, hak gaspları halkın her kesimine yansıyor. Baskı ve saldırılar üniversitelerde “barınma ve güvenlik genelgesi” olarak karşımıza çıkarken işyerlerinde işten atmalarla ya KOD-29 gibi düzenlemelerle karşımıza çıkıyor. Öğrencilerin yaşadıkları sorunların özüne indiğimizde ise yine iktidarın sınıfsal tercihlerinin bir sonucu olduğunu görüyoruz. Örneğin binlerce boş konut ve otel zinciri dururken sermaye sahiplerini zora sokacak tek bir hamle yapmayan iktidarın depremzede aileler için öğrencilerin en ucuz barınma imkânı olan KYK yurtlarını açması ve bu sebeple eğitime uzaktan devam edilmesi gibi. Ya da ekonomik krizin yükünü zamlarla halka yıkan iktidarın sermayedarların vergi borçlarını tek kalemde silmesi gibi. Kısacası gençliğin talepleri bugün iktidarın sınıfsal tercihlerinin bir sonucuyken 1 Mayıs alanları iktidar karşısında emekten taraf olduğunu ilan edebildiği bir gün oluyor. Gençlerin taleplerini pankartlara, dövizlere yazdığı; sloganlarla taleplerini haykırdığı 1 Mayıs’lar, verdiğimiz mücadelenin en coşkulu gününe dönüşüyor.
HAYAT PAHALIĞINA KARŞI İNSANCA YAŞAM
Türkiye gençliği olarak gözümüzü açtığımız ilk andan beri tek bir iktidarın yönetimine şahit olduğumuz; baskıların, yasakların, hayat pahalılığının bizle birlikte büyüdüğü hatta bir noktadan sonra bizden çok daha hızlı büyüdüğü bir yaşamı deneyimlemekteyiz. Bugün enflasyon miktarı &50 düzeylerinde; yemekhane, yurt ücretleri sık aralıklarla zamlanıyor, özel üniversiteler yıllık ücretini iki katına çıkarmış durumda. Birçok öğrenci çalışıyor ve artık öğrenciler için tek bir iş de yeterli olmuyor. Buna rağmen KYK kredisi hala 1250 TL ve çoğu öğrencinin ev kirasına, yurt ücretine anca yetiyor. Sermaye iş birliği için çeşitli şirketlere teşvikler yapan, Teknokentler üzerinden alan açan ve buradan gelirler elde eden üniversite yönetimleri, kaynaklarını tıpkı iktidar gibi öğrencilerin yararına harcamıyor. Hayat pahalılığı birçok gencin istediği hayatı yaşamasının önündeki en büyük engellerden biri oluyor. 1 Mayıs; kriz yükünün halka, öğrencilere yıkılmasının karşısında, insanca yaşanacak bir ekonomik düzen mücadelesini yükseltebileceğimiz alanlardan biri oluyor. Tıpkı dolar kurunun yükselişinden sonra “Hükümet İstifa!” diyerek sokağa dökülen binlerce öğrencinin sesini yeniden yükselteceği bir olanak sunuyor. Tek adam yönetimi üniversitelerde atadığı rektörler ile antidemokratik uygulamalarını sürdürüyor. Ülke genelindeki sansür yasası gibi uygulamalarla ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkına yönelik saldırılarını üniversitelerde atanmış rektörler ile gerçekleştiriyor. Toplulukların etkinliklerini yasaklayarak, öğrencilere yoktan yere soruşturmalar açarak, baskı politikalarına meşru zemin yaratan genelgeler ile yürütüyor. Birçok öğrenci ilgi alanlarında üretim yapabileceği, spor ve kültür-sanat faaliyetleri düzenleyebileceği alan bulamıyor.
Afet bölgesindeki mültecilerin hakları nasıl gözetilir?