a

Queer sanatçılara ilham veren isimler

Argonotlar olarak LGBTİ+ Onur Ayı kapsamında queer sanatçılara sanatsal ve düşünsel yaratıcılıklarına katkıda bulunan, onlara üretmek için cesaret ve ilham veren sanatçıları sorduk.

Türkiye’den queer sanatçılara etkilendikleri, ilham aldıkları, onlara cesaret veren, yaratıcılıklarını, belki de üretimlerini dönüştüren sanatçıların kimler olduğunu sorduk. Bu sorunun cevabı vesilesiyle sanatçıların edebiyat, müzik, sinema ve performans gibi sanatın çeşitli alanlarından beslendikleri kanalları, bunların üretimleriyle nasıl bir etkileşime girdiğini öğrendik. Zamanlar ve coğrafyalar arası ilham dolu bir yolculuğa çıktık. 2022 yılında Onur Ayı vesilesiyle ilkini gerçekleştirdiğimiz; sanatçılar Asya Leman, Ahmet Rüstem Ekici, Ateş Alpar, Berk Kır, Can Küçük, Elçin Acun, Erinç Seymen, Eşref Yıldırım, Furkan Öztekin, Gözde İlkin, Hakan Sorar, Huo Rf, İlhan Sayın, Leman Sevda Darıcıoğlu, Marina Papazyan, Onur Karaoğlu, Özgür Saçan, Sadık Arı, Şafak Şule Kemancı, Yağız Gülseven ve Yasemin Kalaycı’nın katıldığı soruşturmamıza yeni sanatçılarla devam ediyoruz. Bu sene de Onur Ayı kapsamında sanatçılara aşağıdaki iki soruyu yönelttik ve sanatçıların cevaplarını tüm çeşitliliğiyle dosyamızda bir araya getirdik: Sanatsal ve düşünsel yaratıcılığınızın oluşmasına, gelişmesine katkıda bulunan; size üretmek için cesaret ve ilham veren sanatçı/lar kimlerdir? Neden? (Sanatçının bir işi ya da genel pratiği üzerinden anlatabilirsiniz.) Bu sanatçının ya da işin sizin üretim sürecinize etkisi/katkısı nasıl oldu? İsimlerine tıklayarak sanatçıların yanıtına ilerleyebilirsiniz Aykan Safoğlu Metehan Törer Okyanus Çağrı Çamcı Kawachi Üzüm Derin Solak Lütfullah Genç Samet Sert Elif KK Yelta Köm Ekin Keser Metehan Özcan – Aykan Safoğlu Paul Thek, Sleeping Peter, 1956 Argonotlar’ın emaili posta kutuma düştüğünden beri sanırım gölgemin üzerine basmadan geçmişi bugüne davet etmenin yollarını arıyorum. Sanatçılar kimlerden ilham alır, sahi? Onlardan önce gelene duydukları hayranlığı yüce gönüllülükle kabul edene kadar, ilhamın teşhisi sanat tarihçilerinin ödevi midir? Bu ve benzer sorular aklımda döner dururken hayali yine karşımda duruyordu. Hayalgücü kolektif örgütlenir diye aklımda kalmış söyledikleri… İnanç, organize din ve ritüellerden, insanlığın seyrederken teskin olabileceği özgün mitolojiler yaratmış Paul Thek, kuşkusuz kendi hayalimde çok öncül bir ana sıkı sıkı tutunuyor. 2014-2015 arasında Hollanda ve Batı Almanya’da onun izini sürerek birçok kurumun arşivine girme fırsatım olmuştu. 1970’lerde müze direktörleri ile yazışmalarında anlaşmazlıklarını okurken, arkadaşları ile beraber bugünün yerleşim sanatının o dönem tanımsız ama onun İngilizce “environment” olarak adlandırdığı proto örneklerini yarattığına ikna olmuş, ısrarına hayran kalmıştım. Aşkları (Peter Hujar), sanatsal birliktelikleri (Edwin Klein), kadim dostlukları (Franz Deckwitz) veya ayrıcalıklı dostlarının vefasızlıkları (Susan Sonntag) hâlâ omuriliğimden aşağı bir ürperti gönderebiliyorsa, hangi hadsiz onun ölmüş olduğunu iddia edebilir ki? Tevekkeli değil, bana İstanbul’dan miras Hollandalı arkadaşım Bob’un da onu andırması. Renate Jacobs ve Louwrien Wijers ile karşılaşmalarıma vesile olan Paul Thek, sen hep çok yaşa! Edwin’in senin bir “environment”ında piyano çalışının kaydını dinlettiği o öğleden sonra ne güzeldi… Metehan Törer Akademi yıllarımdan itibaren underground queer gece hayatına olan ilgim artmaya başladı. Bu dönem BDSM ile olan ilişkimi sorgulamaya, keşfetmeye ve sorularımın yanıtlarını almaya başladığım zaman ise keyifli bir yolculuğa dönüştü ve ilk artistik anılarımı gece hayatından ve darkroom’lardan topladım. Ve daha sonrasında ilişkilerin içindeki anlamların bazen göründüğü kadar açık olmadığını ve ilişkileri kompleks birer yapı olarak düşünmeye başlayıp, altını kazımaya başladım. BDSM ile olan ilişkim beni ceza-ödül ilişkisinde kimin cezayı alan ve kimin ödülü verdiğinin dışarıdan ne kadar muallak/bulanık bir güç ilişkisi olduğunu keşfettim. Bu pratiklerin kavramsal ve görsel olarak yaşadığı muğlaklık, estetik, kokular, beden sıvıları daha da ilgimi çekmeye başladı. Bu sebepten dolayı ilk başta beni besleyen ilk artistik denemelerim ve üretimlerim kişisel ya da şahit olduğum hikâyeleri bazen üç boyutlu seramik işlerle ya da düzenlemelerle, bazen de performanslarla anlatmaya çalıştım. Annie Sprinkle, Post Porn Modernist, 1993 Bu dönemin ardından merakımın artmasıyla birlikte üretilen performansları ve sanatçıları araştırmaya başladığım bir döneme girdim. Bunlardan biri eski seks işçisi olan kendine özgü bir feminist porno aktivisti ve beden, cinsiyet üzerine odaklanan performanslarıyla da bilinen Annie Sprinkle’dı. Sprinkle, cinselliği doğal ve kutlanması gereken bir şey olarak ele alır. Gösterilerinde izleyicilere çeşitli cinsel pratikler, fetişler ve cinsel sağlık hakkında bilgi verir, cinselliğin çeşitliliğini ve bireyselliğini vurgular. Özellikle beni en çok etkileyen performansı ise 1993 yılında gerçekleştirdiği “Post Porn Modernist”‘ diyebilirim. İlk başta sahnede duş alarak başlayıp, daha sonrasında vajinasına bir spekulum yerleştirerek izleyici, özne ile nesne arasındaki güç ilişkilerini tersine çevirerek rahim ağzını görmeye davet etmektedir. Seyircinin beklentisini tamamen terse çeviren ve anlamını bozan bu hikâye beni her zaman büyülemiştir. Annie Sprinkle gibi performans sanatçılarını tanıdıkça, kendi üretimlerimi ortaya koyma arzum daha da çoğaldı. Nathalie Djurberg & Hans Berg, Worship, 2016 Plastik dili ve konu anlatımı ile beni her zaman büyüleyen Nathalie Djurberg & Hans Berg’in, 2016 yılında çektikleri “Worship” isimli çalışmaları ve diğer animasyonları beni her zaman etkiledi. Nathalie Djurberg ve Hans Berg’in 2016 yapımı “Worship” animasyonunun alt metni, insan doğasının karanlık ve karmaşık yönlerini keşfetmek üzerine odaklanır. Sanatçılar, genellikle cinsellik, şiddet ve güç ilişkileri gibi temaları işleyerek izleyiciyi rahatsız edici ve düşündürücü bir yolculuğa çıkarır. “Worship” adlı eserlerinde, tapınma ve ritüel kavramlarını ele alarak, bireylerin inanç sistemleri ve bu sistemlerin davranışlarını nasıl şekillendirdiğini sorgularlar. Djurberg ve Berg’in çalışmaları, genellikle grotesk ve sürreal öğeler içerir, bu da izleyiciyi bilinçaltının derinliklerine inmeye ve insan doğasının en temel dürtüleriyle yüzleşmeye zorlar. Annie Sprinkle’ın cinselliği kutlayan ve bireyselliği vurgulayan performansları, kendi sanat pratiğime cesaretle yaklaşmamı sağladı. Sprinkle’ın sahnelemeleri, benim de benzer şekilde izleyicinin beklentilerini tersine çeviren ve anlamları bozan performanslar yaratmam için ilham kaynağı oldu. Örneğin, İstanbul’da 2019 yılında düzenlenen “Kürklü Venüs” isimli, kapalı devre ve tek gecelik bir sergide Muğlak Ödül adlı ilk video performansımı evin tuvaletlerinde sergiledim. Bir diğeri ise 2022 yılında Zürih’te “Power, Play and Pleasure” isimli sergide, benim yazmış olduğum bir proje olan Public Toilet adlı performansı Lucio Davoli (dom), ben (sub), SiccPuppy (facilitator) olarak üç kişilik bir performans haline getirdik. Performansla birlikte düzenlemede kullanılan seramik objeleri sergi alanının bir darkroom’muş gibi davranması adına kendim inşa ettim ve düzenledim. Nathalie Djurberg & Hans Berg, Worship, 2016 Nathalie Djurberg ve Hans Berg’in Worship gibi çalışmaları, benim estetik anlayışımı ve anlatım tarzımı derinlemesine etkiledi. İnsan doğasının karanlık ve karmaşık yönlerini grotesk ve sürreal öğelerle anlatan bu tür çalışmalar, benim de performans ve seramik işlerimde benzer temaları işlememe ve izleyiciyi rahatsız edici ama düşündürücü bir yolculuğa çıkarmama ilham verdi. Üretimlerimde, ceza, ödül, acı ve haz ilişkisi üzerinden ikili bir anlatıyı seramik ve performans sanatıyla harmanladığım zaman kendimi daha iyi ifade edebildiğimi düşünüyorum.

https://argonotlar.com/queer-sanatcilara-ilham-veren-isimler-2/

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

TİHV 2022 Yılı Tedavi Merkezleri Raporu Yayınlandı

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0