İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesinde gerçekleşen açıklamada metni Heja okudu:
“4 Ocak gecesi İzmir Alsancak’ta bulunan Bornova Sokağı’nda seks işçiliği yapan trans kadın arkadaşımız Ecem Seçkin, tam ismi bilinmeyen M.F isimli erkek tarafından katledildi. Katil yakalanıp gözaltına alınmış olsa da daha önce yaşanan benzer saldırılarda kolluk kuvvetleri, yargı ve medyanın tutumu yargılamanın geleceğine dair LGBTİ+ kamuoyunu kaygılandırmaya devam ediyor. Seks işçisi trans kadınların çalıştığı Bornova Sokak son yıllarda soylulaştırma projesi çerçevesinde rant çetelerinin ve yerel idarenin hedefi haline gelmiştir. Sokaktaki translar daha önce İstanbul’da Ülker Sokak’ta, Ankara’da Esat-Eryaman’da, kapıların mühürlendiği Bayram Sokak’ta ve daha birçok benzer örnekte olduğu gibi yaşam alanlarından sürülmeye zorlanmaktadır. Sadece 1 yıl içerisinde İzmir’de, ondan fazla nefret saldırısı gerçekleşmiştir. Saldırıda 4 arkadaşımız hayatını kaybederken onlarca trans yaralanmış ve yüzlercesi psikolojik şiddet ve travmaya maruz kalmıştır. Yakın zamanda yaşadığımız bu olaylar trans hafızasının devamlılığını oluşturmaktadır.
Başta seks işçisi trans kadınlar olmak üzere siyasi iktidar, devlet kurumları, toplum, aile tarafından kuşatılmış translar yine aynı iktidar odaklarının eli veya desteğiyle hayattan koparılıyor. Trans hayatlar, katil erkeklerin eliyle son bulana kadar bu kuşatılmışlıklarla zorlaştırılıyor ve öznelerin sosyal hayata katılımı engelleniyor. Translar yine aynı iş birliği ile intihara sürükleniyor. İlk doğum anından itibaren hastaneler, aileler, okullar, karakollar, işyerleri, sokaklar translara karşı bir baskı aracına dönüşüyor ve artık trans kırımı boyutuna ulaşan seri katliamlar bütün bu sürecin tamamlayıcısı oluyor.
Failler tarafından bu cinayetler işlenirken, transfobinin yanı sıra cinsiyet temelli ayrımcılığın da cinayetin esaslı motivasyonlarından olmasına rağmen trans kadınların ölümleri toplum ve medya tarafından kadın cinayeti olarak görülmüyor ve her halükârda bütün kadın cinayetlerinde olduğu gibi hayatını kaybedenler katillerin suçlarından daha çok konuşuluyor.
Bizler hiçbir manşetteki rakamlar ya da acı kaderin kurbanları değiliz. Sevinen, üzülen, kızan, çalışan, okuyan kendi hayatlarımızın özneleriyiz ve insan olduğumuzu hatırlatmaktan hicap duymaktayız. Arkadaşlarımızı kaybetmekten ve her kaybettiğimizde yaptığımız basın açıklamalarından ve basın açıklamalarında bizlerle dayanışan sayılı medya kuruluşu olmasından ve hayatımızı kaybederken bir avuç insan olduğumuz gerçeğiyle her seferinde yüzleşmekten de hicap duyuyoruz.
Elimizden alınan arkadaşımız Ecem ve şimdiye kadar kaybettiğimiz bütün arkadaşlarımız için her şeye rağmen dayanışmamızı güçlendirmeye devam edeceğiz. Hatırlatmamız gerekir ki, Türkiye, trans cinayetlerinde Avrupa birincisi ve dünya dokuzuncusu. Biz trans kadınların, eşit bir şekilde eğitime erişimini engelleyen, çoğu meslek alanında istihdamımıza engel olup bizlere güvencesiz koşullarda seks işçiliği yapmak dışında çok az seçenek bırakan ve en temelde yaşam hakkımızı bizden almaya çalışan bu düzeni kabul etmiyoruz. Bu ülkede yaşayan onurlu vatandaşlar olarak bizden alınan bütün haklarımızı geri istiyoruz. Yargı kurumlarına ve ilgili kolluk kuvvetlere İzmir’de, Ankara’da, Amed’de Kuşadası’nda ve daha birçok yerde başlatılan bu trans kırımını derhal sonlandırmaları gerektiğini hatırlatıyor, hayatlarımıza sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha söylüyoruz. Bütün kadın cinayetlerinde olduğu gibi katillerimize uygulanan iyi hal indirimlerinin bir an önce son bulmasını ve bu cinayetlerin nefret saikiyle işlenmesi sebebiyle yargılamanın adaletli olmasını ve ağırlaştırılmasını talep ediyoruz. Meclisi ve siyasi partileri bu cinayetleri gündemleştirerek her geçen gün daha çok iktidarın hedefi haline gelen bizlerle dayanışmaya çağırıyoruz. Bu hedef göstermelerin sadece bizlerin hayatlarıyla sınırlı kalmayacağının bilincinde olarak iktidarın transların hayatlarına doğrudan müdahale etmeye çalıştığı cinsiyet değişikliği yasasına ve aile yasasına karşı HAYIR’ı net ve hep bir ağızdan yükseltmeleri gerektiğini hatırlatıyor, bugün hepinizi yaşamlarımıza hep beraber sahip çıkmaya davet ediyoruz.
Trans özneler olarak trans kırımına dönüşen bu katliam ve saldırıları, transların hayatları boyunca yaşadıkları ayrımcılıkları merkezine almayan bütün LGBTİ+ kurumlarına da politikalarını yeniden gözden geçirmeleri ve özellikle seks işçisi trans kadınlarla diyalog yolları açmaları için çağrıda buluyoruz. Sonu gelmeyen ve giderek artan bu saldırıların bu metni dinleyen her özneye trans kimliklere sahip kişilerin hayatlarını zorlaştırmanın, onlara alan kapatmanın, sözlerini duymamanın ve kendilerini yetersiz hissettirmenin ne demek olduğunu tekrar hatırlatma ihtiyacı duyuyor ve her geçen yıl arkadaşlarımızı kaybetmenin üzüntüsü ve öfkesiyle bir kez daha haykırıyoruz: Trans intiharları politiktir, trans cinayetleri politiktir.
Ecem Seçkin ve kaybettiğimiz her bir arkadaşımız için isyandayız.”
https://kaosgl.org/haber/bizler-hicbir-mansetteki-rakamlar-ya-da-aci-kaderin-kurbanlari-degiliz
Keskesor’un Lubunca Atölyesi nasıl geçti?