Benim yazmaktan bıkmadığım, sizin okumaktan bıkmadığınızı sandığım bu sorun sürdükçe yazmaya devam. “Dünyayı kadınlara verelim” derken haksız mıyız? Deneyin, yanılmayacaksınız. Deneyenler yanılmadılar…
Kadınlara, çocuklara, hayvanlara, doğaya zarar verenlerin korunup kollandığı, baş tacı edildiği, seçim ortağı, liste başı yapıldığı günümüzde! Kinci, intikamcı, tehdit edici, kural tanımayan, kendi egosundan başka bir şey görmeyen, bütün güçlerin kendisinde toplandığını var sayanların her daim önemsendiği ülkemizde! Yüzde 10 işsizlik oranıyla 98 ülke nüfusunu geride bırakan şahlanmış memleketimizde! Müthiş çarpıcı, yürekli çıkışlarıyla, dik duruşlarıyla risk almaktan korkmayan, çekinmeyen, ürkmeyen, neleri istediğini ve neden istediğini bilen kadınlar neden yok sayılıyor? İnsanı, geleceği, ülkeyi düşünen ve tartışan kadınlar neden görmezden geliniyor? Toplumcu, dayanışmacı, katılımcı, çevreci, adil kadınlar niye kimsenin işine gelmiyor? Neden seçimlerde, atamalarda azınlık koridorlarında bekletiliyor? Neden dünyayı kadınlara teslim etmek kimsenin aklına gelmiyor ya da bu yol denenmiyor? (İşlerini gelmediği için olmasın!) (Ya da başarıdan korktukları için) Hal böyle iken dünden bugüne bir kadın portresi çizmek hem hepimize iyi gelecek, hem de görmeyen gözleri de açacak! Öncelikle ilkler ve iz bırakanlardan başlayalım! Cumhuriyet devriminin en önemli öznesi kadındır. Bunun onlarca örneği var ama biz özetleyerek gidersek; Yurtdışında okuyup Türkiye’ye geldikten sonra diploması onaylanan, Türkiye Cumhuriyetinin ilk kadın doktoru olan, “Süt Damlası” adlı projesiyle yoksul kadınlara yardım eden ve çocuk bakımı konusunda eğitimler veren akitivist Safiye Ali’yi… Toplumsal baskıyı elinin tersiyle iten, sancılı yolculuğuna çıkarken kariyeri uğruna evlilik kurumuna hayır diyen, fen okumayı seçen ve Sorbon Üniversitesi mezunu ilk Türk kadın Remziye Hisar’ı… Türk kadının neler yapabileceğini hem ülkemize, hem dünyaya kanıtlayan, 32 askeri operasyona katılıp, 8 bin saat uçuş yapan, göklerdeki öncümüz, dünyadaki ilk kadın savaş uçağı pilotu Sabiha Gökçen’i! İlk kadın seyyah Zeynep hanımı! İlk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu’nu! İlk kadın belediye başkanı Sadiye Hanımı. İlk kadın emniyet müdürü Feriha Sanerk’i! İlk kadın gazeteci Selma Rıza’yı! İlk kadın Cumhuriyet savcısı Nebahat Sarıyal’ı… İlk kadın heykeltıraş Sabiha Bengütaş’ı! İlk kadın diplomat Adile Ayla’yı. Sahneye çıkan ilk kadın tiyatro sanatçısı Afife Jale’yi! İlham veren Cumhuriyet kadınlarından, ilk tarih profesörü, sosyolog ve akademisyen Afet İnan’ı! İlk kadın ressam Mihri Müşfik Hanım’ı! İlk kadın roman yazarımız Fatma Aliye Hanım’ı… Alanında ilk olan, önümüzü ve yolumuzu aydınlatan, büyük başarılara imza atan, iz bırakan bu özel isimlerin listesi birkaç yazıyı dolduracak kadar uzun ve kapsamlı olduğundan bugünlük bazı örnekler vermekle yetinelim… Bazı özel isimleri anarak ne mi yapmak istedim? Cumhuriyet kadınlara ne sağladı sorusuna yanıt vermek, cumhuriyetimizin 100. Yılında emek verenleri, gölgede kalanları, görmezden gelinenleri selamlamak, rotamızın yine ve yeniden kadınlara dönmesi gerektiğine dikkat çekmek istedim… Cumhuriyetimizin ne kadar yaşamsal olduğunu Atatürk’ün kadınlara açtığı yolun ne kadar aydınlık olduğunun bir kez daha altını çizmek istedim… Cumhuriyetimizin 100.yılında kadınların başarısı görünür bilinir olsun istedim. Mücadele gücünü, iradesini, inadını, kararlılığını, erkeklerle kadınları ayrıştıran zihniyete karşı dik duruşunu Atatürk ve cumhuriyetten alan bu öncü kadınlarımızı alkışlamak ve onlara kendi çapımda bir saygı duruşunda bulunmak istedim… Genel başkanının kadın olduğu partide bile kadın adayların alt sıralardan aday olabildiği siyaset geleneğimizde; Vicdani testler devreye girer diyerek kendi payıma düşen eleştiriyi üzerime alıp, durumdan vazife çıkarıp bir parantez açmak istedim… 1935 yılında Dünya Kadınlar Kongresi’nin Türkiye’de düzenlenmesini sağlayanların öngörüsünün; İstanbul Sözleşmesi’ni feshedenlere, kadını değersizleştirenlere, şiddeti artıran zihniyete, kadını koruyan yasaları yok sayıp, 6284 sayılı kanunu kaldıranlara bir şey ifade edip etmediğini sormak istedim… Ve son olarak Cumhuriyet Devrimi’nin bir kadın devrimi olduğunu, kadın ve erkeği eşit hale getirdiğini, kadına varoluş hakkı tanıdığını ve öznesinin KADIN olduğunu! Kadını 1930’lu yıllarda Cumhuriyet projelerinin temeline oturtan bir büyük öncü, ulaşılmaz bir liderin ona verdiği değeri, ona açtığı ışıklı yolu bir kez daha dosta düşmana, cümle âleme, yedi düvele ilan etmek istedim… “29 harf öğrendim, 29 gözüm açıldı!” diyen Anadolu kadınını! Evliliğini; “Yanlış yere bilet almış iki yolcu gibiydik!” diyerek tanımlayan mutsuz kadınları! Unvanını, konumunu, sıfatını üzerine dikilmiş bir elbise gibi başarıyla taşıyan kadınları! Gözüne, sözüne, yüzüne, eline, yaptığı işe anlam katan, saç ağartırken yüz de ağartan çilekeş kadınları anmak istedim… Özetle Cumhuriyet’in kadınlara ne sağladığı bir kez daha bilinsin istedim! O kuşağın en önemli özelliklerinin altını bir kez daha çizerken; Dönemin erkeğinin de, kadınının da Kurtuluş Savaşı’nın bir parçası olan, ülkelerinin öncesini ve sonrası iyi bilen, ülkesine bir şeyler katmak ve geliştirmek isteyen yurtseverlerden oluştuğu unutulmasın istedim… Önemli not: Dolayısıyla umudumuz azalsa da inadımızın sürdüğü bilinsin, hava hoş mu boş mu anlaşılsın, hesaplı kitaplı sindirmelere karşın uyanık olduğumuz bellensin istedim… Gözü 4 değil 8 açma notu: Komşumuz İran’da sular durulmuyor. Çeşitli şehirlerdeki okullarda 3 aydan beri kız öğrenciler zehirlenerek hastaneye kaldırılıyor. Kasım ayından beri zehirlenen kız öğrenci sayısı 5 bini aştı. Kimyasal gazla saldırılar devam ediyor. 20 öğrencinin durumu ağır. Yetmedi başı açık kadın avı başladı. Ahlak polisi 24 saat sokaklarda zorunluluğa uymayan kadınları tespit için cadde ve meydanlarda kameralarla denetim yapıyor, sonuçlarına katlanırsınız diyor. Metro istasyonlarına başı açık kadınların girmesine izin verilmiyor. Bu saldırıların özü ve özeti kadınlar evinde otursun, kız kısmına okul ne gerek, eğitim onun neyine diyen karanlığın intikamı olmasın! Daha önemli not: İngiltere’nin Hint kökenli ilk başbakanı Rishi Sunak’ın kayınvalidesi Sudha Murthy demiş ki; “Ben kocamı iş adamı yaptım. Kızımda kocasını İngiltere başbakanı yaptı. Bu kadınların kocasını nasıl değiştirdiğinin göstergesidir!” Açıklama notu: Benim yazmaktan bıkmadığım, sizin okumaktan bıkmadığınızı sandığım bu sorun sürdükçe yazmaya devam. “Dünyayı kadınlara verelim” derken haksız mıyız? Deneyin, yanılmayacaksınız. Deneyenler yanılmadılar…
https://www.gercekgundem.com/yazarlar/nese-doster/dunyayi-kadinlara-versek-422178
Aleni olmayan konuşmanın kayıt edilmesi hak ihlali sayıldı