Yaralananların ikisinin hayatı tehlikesi bulunuyor. Saldırganın giydiği kaskta ve yelekte bulunan simgeler, saldırı öncesinde yazdığı metin ve saldırıyı canlı yayına kaydetmesi, bunun “bilgisayar oyunlarından etkilenen” psikolojik sorunlara sahip herhangi birinin şiddet nöbeti değil, planlı, hedefli bir neo-nazi saldırı olduğunu gösteriyor. Saldırgan neo-nazinin yeleğinde “Totenkopf” sembolü bulunuyordu. Kafatası ve kemiklerden oluşan bu sembol, Almanya’daki Nazilerin Schutzstaffel (SS) birimi tarafından da kullanılıyordu. Toplama kamplarının “idare edilmesi” ile sorumlu olan Nazi birlikleri ise SS-Totenkopfverbände olarak adlandırılıyordu. Saldırgan hazırladığı ve kapağında SS sembolü bulunan “mass cleaner” (kitle temizleyici) el kitabında saldırıyı hangi amaçlarla gerçekleştirdiğini ayrıntılı olarak anlatıyor. Bu metinde “politik açıdan bir Nasyonal Sosyalist’im denebilir, ama bu yahudi kontrollü … sistemde ve toplumda bu mümkün değil gibi.” ifadeler yer alıyordu. Saldırgan Kürtler için de “çocuk ve yaşlı fark etmeden hepsi temizlenmelidir” diyordu. “komünistleri, marksistleri, antifaşistleri temizle” Neonazi’nin ilk saldırmayı düşündüğü yer Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) binasıyken saldırıyı erkene almak zorunda kaldığı için sokaktaki insanlara saldırmaya karar verdiğini anlatıyordu. Kendi ifadesiyle “insanlık nefreti” olan ve insanları böcek olarak gören saldırgan, cami önündeki çay bahçelerinde oturanlara saldırdı. Ancak saldırının son hedefinin rastgele insanlar olması saldırganın ideolojik arka planını gizlememeli. Hazırladığı metinde kendisini örnek alanların saldırması için bir dizi hedef de belirtiyordu ve bu hedefler rastgele değildi: “Politiklerin ailelerine, arabalarına ve evlerine saldır… Parti binalarını molotofla ve kaç… Suç işlemiş göçmenleri serbest bırakan hakimleri ve onları savunan avukatları döv ve evlerini yak… Göçmen kayıt merkezlerine EYP (el yapımı patlayıcı) yerleştir ve oradaki herkesi hava uçur…Trafikte mendil satmaya çalışan Suriyeli çocuklara zehirlenmiş su ve sahte para ver. Ucuz iş gücü için göçmen çalıştıran şirketlerin fabrikalarını ve binalarını yakmakla tehdit et, eğer vazgeçmezlerse dediklerini yap. Eğer hala akıllanmadıysa ailelerini ve çocuklarını hedef al. … LGBT yürüyüşüne bomba ihbarında bulun. Feminist aktivistlerin arabasının deposuna toz şeker dök ve egzoz borusunu ıslak bir havluyla tıka… İdeolojik düşmanlarını temizle, komünistleri, marksistleri, antifaşistleri.” Saldırgan gözaltına alınırken Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, x hesabından “Eskişehir’de sokakta kesici aletle rastgele insanlara saldırarak 5 kişiyi yaralayan şüpheli A.K., Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan adli soruşturma kapsamında yakalanarak gözaltına alınmıştır. Soruşturma titizlikle sürdürülmektedir. Saldırıda yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.” açıklaması yaptı. Ancak saldırganın ırkçı ve faşist niteliğine dair hiçbir şey söylemedi. Irkçılığın ve faşizmin normalleştirilmesinin mantıksal sonucu Eskişehir saldırısı, Türkiye’de ırkçılığın ve faşizmin giderek normalleştirildiği, daha zayıf ve korunmasız durumda olanlara yöneltilen şiddetin sürekli meşrulaştırıldığı bir ortamda gerçekleştirildi. Hayvan katliamının önünü açan yasanın kabulünün hemen ardından başı kesilen, sopalarla öldürülen, katliama uğrayan köpekleri gördüğümüz bir ülkede şiddet artık çok daha meşru, çok daha yaygın. Saldırganın hedef aldığı tüm toplumsal kesimler -Suriyeliler, Kürtler, feministler, LGBTİ’ler- zaten sürekli hedef gösterilen, yalnızlaştırılmaya, susturulmaya çalışılan kesimler. Translar öldürülürken, saldırıya uğrarken, LGBTİ’ler bizzat Cumhurbaşkanı tarafından hedef gösterilirken, feministlerin eylemleri yasaklanırken, Kürtçe şarkılarla çekilen halaylar suç unsuru olarak görülüp gözaltı gerekçesi olurken bir neonazinin bu kesimleri hedef göstermesi çok daha kolay oluyor. Bu hedef almanın en açık örneklerinden biri Suriyeli mültecilere karşı yöneltilen şiddet dalgası. 2021 yılında Altındağ’da Suriyelilerin evlerine saldırıldı, aynı yıl İzmir’de Suriyeli işçiler Ahmet Elali, Mamun Elnebhan, Muhammed Elbiş yakılarak öldürüldü.
Diyarbakır’ın kadın yöneticileri