Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’ne bir ay kaldı. Çeşitli partilerden açık kimlikli LGBTİ+ milletvekili adayları çıktı. Ayrıca LGBTİ+ hakları alanında çalışacaklarını söyleyen adaylar da var.
Seçimlerin öncesinde Türkiye’de LGBTİ+’ların siyasetteki mücadelesini Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nin (SPoD) siyasi parti üyeleri ve karar alıcılara yönelik hazırladığı “Siyasi Parti ve Kurumlara Bilgi Notları”ndan hatırlayalım.
İşte Türkiye’de LGBTİ+’ların siyasete katılımının tarihinden başlıklar.
“Türkiye’deki LGBTİ+ hareketinin o zamanlara dek dışlandıkları siyaset sahnesinde kendilerine görünür anlamda yer bulması, 1980’lerin ortalarını buluyor. Bu örgütlenmenin başlangıç noktası polisten gördükleri işkenceler sonucu açlık grevine başlayan ve Radikal Demokrat Yeşil Parti içinde örgütlenen trans kadın seks işçileridir. Açlık grevleri ve çeşitli eylemlerle görünür olan LGBTİ+’lar, hep hayatın içinde olsalar da Türkiye’deki siyasal alana bu yıllarda dahil oluyor.”
“LGBTİ+’ların sivil alanda kendilerine yer bulabilmesi ise 1990’ların başında başlıyor. Lambdaistanbul, Kaos GL ve üniversite LGBTİ+ oluşumlarının ortaya çıkışı; İstanbul’da gerçekleşen ilk Onur Haftası gibi önemli dönüm noktaları LGBTİ+’ların siyaset, sanat ve akademi alanındaki görünürlük ve temsillerini artırıyor. 2000’lerin başından itibaren de hem Onur Yürüyüşlerinin yeniden yapılabilmesi hem de 1 Mayıs ve 8 Mart gibi kitlesel eylemlere LGBTİ+’ların kendi kimlik ve sloganlarıyla katılabilmesi hareketin toplumsal muhalefet içindeki yerini güçlendiriyor.
“Türkiye’de 40 yıla yaklaşan geçmişiyle LGBTİ+ hareket, çok uzun yıllardır hem siyasi partiler ve sivil toplumda hem de sokakta siyasal temsil ve katılım süreçlerine dair ısrarcı bir politika yürütüyor. ÖDP’nin kuruluşuyla birlikte parti yönetimlerinde açık kimlikleriyle yer almaya başlayan LGBTİ+’lar, Gezi Direnişi’nden sonra gerçekleşen yerel seçimlerde büyük bir ivme yakalayarak birçok siyasi parti içinde görünür biçimde mücadele vermeye başlıyor.
Barış ve Demokrasi Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokratik Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi gibi birçok siyasi parti 2014 yerel seçiminde açık kimlikli LGBTİ+ adaylar gösterirken, AKP ve diğer sağ partiler içinde de LGBTİ+’lar örgütlenmeye, bu konuyu tartıştırmaya başlıyor.
Bu heyecanlı ve kendinden emin adımlar 2014 yerel seçimlerinde Sedef Çakmak’ın Beşiktaş Belediyesi meclis üyeliğine seçilmesi sonucu Türkiye’de ilk kez açık kimlik bir LGBTİ+ adayın göreve gelmesiyle devam ediyor. Bununla birlikte aynı dönemde birçok sendikada ve meslek örgütlerinde LGBTİ+ birimleri kurulmaya başlanıyor.
“Gezi’nin verdiği heyecan ve genişlettiği sivil alanla hem parti siyasetinde hem sokakta görünür olan LGBTİ+’lar, 2015 yılındaki Onur Yürüyüşü yasakları, 2017 yılında Ankara’da LGBTİ+ temalı etkinliklere getirilen süresiz yasak ve ardından artarak devam eden devlet destekli nefret söylemleriyle birlikte kriminalize edilmeye başlanıyor.
“LGBTİ+’larla dayanışan, ilişki kuran, LGBTİ+’ları gündemine alan her kişinin, sivil toplum örgütünün, siyasi partinin hedef gösterildiği bu süreç LGBTİ+ hakları bağlamında tüm toplumsal muhalefet için de bir turnusol görevi görüyor. 2015 öncesi seçim bildirilerinde bile LGBTİ+’lara yer veren iktidarın, 2015 sonrası süreçte düşmanlaştırdığı gruplar arasında LGBTİ+’ları özellikle hedef alması, toplumsal muhalefetin birçok kesiminde LGBTİ+ hakları bağlamında konuşmakta çekince yaratıyor.”
LGBTİ+’ların siyasal temsil ve katılımı bugün iktidarın 2015’ten beri sistematik sürdürdüğü nefret politikalarına karşı açık kimlikli LGBTİ+ milletvekili adayları ve LGBTİ+ hakları konusunda politika üretmeye söz veren vekil adaylarıyla sürüyor.
https://kaosgl.org/haber/turkiye-de-lgbti-larin-siyasete-katiliminin-kisa-tarihinden-basliklar
LGBTİ+’ları Meclis’e taşıyacak adımlar: 1987 Açlık Grevi