a

Ahmet Rüstem Ekici’nin “Islak Hacim” serisi “Daimi Bir Akış” sergisinde

Küratörlüğünü Fırat Arapoğlu’nun yaptığı “Daimi Bir Akış” sergisi 7 – 17 Aralık’ta, Ahmet Rüstem Ekici’nin “Islak Hacim” serisine ev sahipliği yapıyor.

Küratörlüğünü Fırat Arapoğlu’nun yaptığı “Daimi Bir Akış” sergisi 7 – 17 Aralık’ta Bilsart’ta. Serginin sanat konuşmaları açılış günü olan 7 Aralık’ta saat 16:00’da, Arapoğlu ve serginin sanatçılarından Ahmet Rüstem Ekici tarafından gerçekleştirilecek.

Fırat Arapoğlu, “Daimi Bir Akış”ı şöyle anlatıyor:

“‘Flux’ Latince ve diğer Avrupa dillerinde, ‘akmak’ ve ‘değişim’ anlamlarına sahiptir ve ayrıca İngilizcede ‘flux’ sözcüğü ‘akı’, ‘suların kabarması, gel-git’, ‘sürekli değişiklik’ ve medikal anlamda ‘akma, akış’ anlamlarına gelmektedir. Flux ‘bir kavram’ olarak tarihsel düşüncede belirli açılardan kronolojik olarak izlenebilmektedir. Herakleitos’un ‘pante rei’ (her şey akar) deyişi ve Hegel’in her şeyin daimi bir akış halinde olduğunu belirterek ‘Mücadele her şeyin atasıdır’ sözü ile diyalektik düşünce yapısını temellendirmesi bu ‘akışkanlık’ halinin felsefe açısından örneklendirilmeleridir ve ayrıca Henri Bergson da evrimin daimi bir akış ve değişim süreci olduğunu belirtmiştir.

Daimi bir akış halinde olma durumunu, cinsiyet ve cinsel kimlik olguları konusunda tespit etmek mümkündür. Bu bağlamda ‘Daimi Bir Akış’ video-gösterim programı Ahmet Rüstem Ekici ve Özlem Şimşek’in çalışmalarıyla akışkan cinsiyet ve cinsel kimlik olgularını masaya yatırıyorlar. Ekici, beden ve mimarinin ilişkilerini görünür kıldığı ‘Islak hacim’ ile deneyim çeşitliliği ile dönüşen mekanlardan biri olan tuvaletlere odaklanıyor. Özlem Şimşek ise sergideki yeni serisinde Türk melodram sinemasındaki imgelere odaklanıyor. Şimşek, böylece akışkanlık bağlamında toplumsal cinsiyet, cinsellik ve arzunun sinemadaki temsil edilme biçimlerine ve bunun benlikleriminiz kuruluşundaki etkileri üzerine sorular üretiyor. Zen düşüncesinde dünya, daimi bir akışkanlık ve değişim içerisindedir. Bu akış ve değişim kavramları, sanatın dünya ile bütünleşmesinin yolunu açmaktadır. Bu açıdan doğal çevre, şans ve değişimin sanatsal yaratıda belirleyici bir etken olmasına neden olur ve ‘Daimi Bir Akış’, tüm bu olgular üzerine düşünebileceğimiz bir platform yaratma çabası olarak görülebilir.”

Islak Hacim

Ahmet Rüstem Ekici, Gynaeceum, Hamam ve Sauna sergilerinin ardından beden ve mimarinin ilişkilerini araştırdığı yeni serisi “Islak Hacim” ile deneyim çeşitliliği  ile dönüşen mekanlardan biri olan tuvaletlere odaklanıyor.

ahmet-rustem-ekici-nin-islak-hacim-serisi-daimi-bir-akis-sergisinde-1

Mekan ve onu oluşturan elemanların fonksiyonlarını, 3D modelleme, animasyon, hologram, artırılmış gerçeklik ve yapay zeka ile kurguladığı serisinde sanatçı, ıslak hacimlerden biri olan tuvaletleri çoklu bakış ile ele alıyor. Geçmiş, günümüz ve gelecek kurgusu ile mimari planlamaya, desenlere, dönüşen fonksiyonlara ve mimari standartların oluşumuna dair izlerin peşine düşen seri, sanal yüzeyler ile cinsiyet, haz ve kullanım çeşitliliğini sorguluyor. Sergiye ve sergi için hazırlanmış kitapçığa metinleri, sesleri ve suretleri ile Fırat Arapoğlu, Ari Büyüktaş, Jilet Sebahat, Qubra Uzun ve Perla Veda eşlik ediyor.

Ari P. Büyüktaş’ın sergi için yazdığı “Daimi İhtiyacın Müşterek Mekanı” metni şöyle:

“Bugün tuvaletler teknolojiyi bizzat bedensel olarak deneyimlediğimiz mekanlar olarak karşımıza çıkıyor. Bir yandan da insanlar arası çeşitli ayrımların yeniden düzenlendiği mekanlar. Tam da bu teknolojinin varlığı veya yokluğu, seviyesi, kim için ne kadar erişilebilir olduğu tüm ayrımların altında yatarken, bedenlerin mekanlarla ve farklı bedenlerin aynı mekanda birbiriyle kurduğu ilişkilerde tuvaletler, bir nevi günümüz insanının gündelik hayatının turnusol kağıdına dönüşüyor. Tuvaletlerin küresel çeşitliği ve insan topluluklarının kullanım biçimleri, gelecek ve geçmişin mimarisinin farklı yerlerde eş zamanlı olarak deneyimlediği bir zamansızlık sunuyor. Ancak bu zamansızlık, güç ilişkilerinin bizzat kendisiyle de şekilleniyor. Tuvaletler, kendisiyle bir türlü barışamayan, kendi bedenine vurduğu zincirleri kırıp, özgürleşemeyen insan bedeninin mimari zamansızlığını yüzümüze çarpıyor.

Ahmet Rüstem Ekici, ıslak hacimlerdeki yolculuğunu, kişisel geçmişinin izleri ve gelecek tahayyülü ile harmanlayarak tuvaletlerde sonlandırıyor. Tuvaletler, hem mekanların çeşitliliği sayesinde birbirinden farklılaşarak, hem de her an kendi ilişkilenme biçimini sıfırdan yaratacak bir devinimdeyken, bireysel olanın mahremiyeti ile toplumsallaşanın müstehcenliği arasında sabit bir tanıma sığamayacak bir kargaşa alanı olarak kalıyor. Bu kargaşa aynı zamanda bir temaşa. Bu temaşayı içinde barından sergi mekanı da böylece izole bir gerçeklik sunmak, bir numune etkisi yaratmaktan ziyade, çok tanıdık olanın tahmin edilemez çehreleriyle etrafımızı sardığı, başka türlü bir deneyim ihtimalini kurguluyor.

Tuvalet, edim olarak dışkılamanın ve hijyenik arınmanın mekanı olmanın yanı sıra toplumsal ilişkilerdeki ayrışmaları, şiddeti, varoluşlara yönelik baskıları, kamusala erişim yasaklarını, günah diye damgalanan cinsel edimleri, bedenlere atfedilen engelleri mikro mekanda toplayıp mimarisinde barındırıyor. Cinsiyet damgalarının basıldığı kapılardan geçerken cinsiyetlendirilen bedenlerin teker teker ve tekrar tekrar hizaya sokulduğu bir aygıt olarak işlev görüyor. Tuvalet kapısı, mekanların müşterek olamadığı, cinselliğin ve güvenliğin eşit dağılmadığı bir dünyada, birbirine güç bela ulaşabilenlerin haz arayışına açılıyor kimi zaman. Birilerinin ise daima yüzüne kapanıyor. Kapısından girince güvende olmak isteyenler ile aynı güvensizlikten muzdarip olup kapıya dahi erişemeyenleri birbirinden ayıran bir dünyada, tuvalet kapısındaki damgalar, kapısız tuvaletler, tuvaleti olmayan mekanlar, insanların daimi ihtiyacının ortaklığına rağmen koca bir toplumsal yarık açıyor.

Peki, bir yandan kendi dışkısıyla bile mücadele halindeki 21. yüzyıl insanı olan biz, gözümüzü kapatıp tuvalette olduğumuzu düşününce ne görüyoruz? Özellikle güncel sanatın doğa ve kültür ayrımını sorgulayarak geçmiş ve geleceğe yaklaşımımızı kökten değiştirdiği şimdinin tanıklığında, bu insanın dünyayla nasıl ilişkilendiğini düşünüyoruz? Çeşitli bedenlerin, değişken hallerde konumlandığı bu mekanla barışırsak, asgari müşterekte buluşursak, kendimizle de barışabilir miyiz?”

Ahmet Rüstem Ekici kimdir?

Ahmet Rüstem Ekici, beden, mimari ve optik algı üzerine çalışan multidisipliner bir sanatçıdır.  Cinsiyet ve mekan üzerine oluşturduğu serilerinde deneyim ile dönüşen mekanlara odaklanır. Toplumsal cinsiyet, mimari ve beden ilişkilerini ele alan bu serilerini dijital olarak görselleştirirken, arkeolojik yüzey ve nesnelerin hikaye anlatım dilinden faydalanır.

AR / VR üzerine çalışan sanatçının eserleri, Ars Electronica Concrete House, CADAF Online, XX Art Flaneire, Museari Queer Arts Museum, Thessaloniki Queer Arts Festival’de sergilenmiştir. Türkiye’nin öncü artırılmış gerçeklik sergilerinden biri olan “Hamam” ardından VR deneyim olarak “Sauna” sergisini kurgulamıştır. Mekan ve arkeoloji üzerine çalışmalarına devam etmektedir.

U.S. Educational and Cultural Affairs / ZERO1 tarafından American Arts Incubator Amplify 2019’a seçilen sanatçı, dijital çalışmalarını sürdürüyor ve artırılmış gerçekliğin potansiyellerini araştırıyor. Ahmet Rüstem, AR uygulaması Artivive’ın marka elçisidir ve “Meta Creators of Tomorrow” programındadır.

1983 Adana doğumlu Ahmet Rüstem Ekici, 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre tasarımı bölümünden mezun oldu. Uzun yıllar sahne tasarımcısı olarak çalıştı. MEF Üniversitesi Tasarım ve Mimarlık Fakültesinde “Kamera için alan tasarımı” ve “Mekanlarda illüzyon” isimli dersler vermektedir.

“Daimi Bir Akış” sergisini 17 Aralık’a kadar Bilsart’ta ziyaret edebilirsiniz.

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Nassawiyat ve KuirFest işbirliği ile Türkiye’den Kuir Kısalar gecesi

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için inceleyebilirsiniz.