a

Ankara’da uzmanlar şiddeti ele aldı!

Şiddeti doğuran nedenlerle mücadele etmenin şiddetin çözümü kadar önemli olduğunu belirten uzmanlar, şiddetin kategorize edilmesinin sorunun çözümüne katkısını farklı bakış açılarıyla ele alıyor.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Orçan ve avukat Betül Altınsoy, AA muhabirine, şiddetle mücadelede yapılan sınıflandırma ve bunun çözüme katkısı hakkında değerlendirmelerde bulundu. Orçan, yapılan her ayrımcılığın başka bir ayrımcılığı tetiklediğini, şiddet konusunda kadın ve erkek ayrımının buna benzer sonuçlar doğurduğunu belirterek, şiddeti azaltmanın yolunun her iki cinsiyete de sorumluluk yüklemekle aşılabileceğini söyledi. Şiddetin cinsiyetlere göre ayrılmasının erkeğe yapılan şiddeti meşru hale getirebileceğine dikkati çeken Orçan, “Kime, hangi toplumda, hangi çağda ve zamanda yapılırsa yapılsın, şiddet şiddettir ve tehlikelidir.” değerlendirmesinde bulundu. Orçan, şiddetin kadın erkek şeklinde ayrılmasının nedeninin toplumdaki insana bakışın sorunlu olmasından kaynaklandığını dile getirerek, Orta Çağ’da yanlış inançtan dolayı erkek egemen yaklaşım söz konusuyken modern zamanda da insanların kategorize edilerek ayrımcılığa maruz kaldığını aktardı. Şiddete bir kimlik ve damgalama yapmadan sadece şiddet olarak bakmak gerektiğinin altını çizen Orçan, “Şiddeti cinsiyet ideolojisi ve asabiyetinden kurtarmak gerekmektedir çünkü insanın erkek ve kadın oluşu sonradan kazanılan bir durum değildir. Bu yüzden sorun varsa bu insana yaklaşım sorunudur.” ifadesini kullandı. “Ötekileştirmenin en uç noktası şiddette cinsiyet ayrımcılığıdır” Orçan, şiddetin, temel insan hak ve hürriyetine müdahale olduğunu ve insanlık suçuna girdiğini vurgulayarak, “Şiddeti kadın, erkek, yaşlı ya da genç olarak ötekileştirmek ayrımcılığın en uç noktasıdır. Bu nedenle şiddetin cinsiyeti, ırkı, dini ve yaşı sorulmaz.” görüşünü paylaştı. Şiddetin ötekileştirilerek adaletin sağlanamayacağını ve bu gibi hassas durumlarda popülizmden kaçınılması gerektiğini kaydeden Orçan, Batı toplumu ile Türk toplumu arasında fark olduğunun ve Avrupa’nın kendi içindeki “öç alma havasına bürünen” kadın-erkek politikalarına daha dikkatli yaklaşmak gerektiğinin altını çizdi. Orçan, medyadaki kadına şiddet haberinin çok hassas şekilde işlenmesi gerektiğini ifade ederek, “Her haberin bir alıcısı vardır ve bazen bu haber, engelleyici olabildiği kadar tam tersine tetikleyici de olabilir.” dedi. Medyada şiddetin dilinin iyi ayarlanmaması halinde hasmına karşı kısmen hazır halde bulunan insanları kararlı hale getirme tehlikesiyle karşı karşıya kalınabileceğini aktaran Orçan, “Haber yaparken kadın ve erkek ayrımcılığı yapmadan konuyu vermek daha doğru. İki futbol takımı arasındaki tarihi mücadele gibi toplumsal algılara neden olabilecek durumlara yol açmamak gerekir.” diye konuştu. Orçan, medyada şiddet olaylarına yer verilmemesinin de olayları ciddiye almama ve görmezden gelme tehlikesine neden olacağına işaret ederek, şiddetin toplumsal bilincin gelişmesine katkı sağlayacak şekilde cinsiyetleri ötekileştirmeden haberleştirilmesi gerektiğini dile getirdi. Şiddet olaylarında haberin verilmesinden ziyade haberin sunuş biçiminin önemli olduğuna dikkati çeken Orçan, “Halkın deyimiyle ‘şüyuu vukuundan beter’ olmamalıdır ve dramatik olayların gösterilmesi sırasında toplumsal etkiyi kesinlikle ciddiye alarak haberi vermek gerekir. Yoksa haber metni ve sunumu, bu suçu işleyenlerin sayısını artırabilir.” diye konuştu. “Kadına yönelik şiddetin faili başka bir kadın da olabilir” Avukat Betül Altınsoy, şiddeti cinsiyet üzerinden tanımlamanın şiddetin sebebini ortaya koymak için gösterilen bir çaba olduğunu ifade ederek, şiddetin kategorize edilmesinin sorunun kendi sınırları içinde incelenmesine fayda sağlayarak sorunun kaynağı ile mücadeleyi kolaylaştırdığını belirtti. Kadın cinayetlerini mağdur ya da fail ekseninde incelemenin çözüme katkı sağlamadığına dikkati çeken Altınsoy, kadın cinayetlerinin temel saikinin kadının güçsüz ve savunmasız olması nedeniyle katilin bu motivasyonla cinayet işlemesi olduğunu söyledi. Altınsoy, ilişkisini sonlandırmak isteyen bir kadını saplantı haline getirerek tehdit eden ve ona şiddet gösteren kişinin işten çıkarılma durumunda patronuna karşı aynı sistematik ve sürekli şiddeti gösteremediğini aktararak, kadın cinayetlerinin temel sebebinin kadının sadece kadın olduğu için öldürülmesi olduğu görüşünü paylaştı. Kadına şiddet söylemini, feminist bir dille erkek karşıtlığı üzerinden okumanın kadına yönelik şiddeti perdelediğine işaret eden Altınsoy, “Mesele yalnızca failin erkeklik algısından ibaret değil. Kaldı ki kadına yönelik şiddetin faili pekala bir başka kadın da olabilir.” dedi. Altınsoy, kadını yalnızca başörtülü olması nedeniyle darbeden kadın faillerin olduğunu ama bu kadınların benzer yaşam tarzını kıyafeti ile gösteren başka bir erkeğe şiddet gösteremediğini vurgulayarak, kadınların sadece mağdur kimliğine sıkıştırılmasının şiddete karşı mücadelede kadının nesneden özne haline dönüşmesini de zorlaştırdığını kaydetti. “Suçu toplum hazırlar, işleyen suçlanır” Toplumda belirli bir grubun sürekli ve düzenli şekilde şiddet görmesinin altında yatan nedenlere odaklanmanın çözüm için daha yararlı olacağına işaret eden Altınsoy, “Faile caydırıcı ceza vermek sorunun ortadan kaldırılmasında yeterli gelmez. Dolayısıyla şiddeti doğuran nedenlerle, yanlış ve hatalı algılarla mücadele edilmesi gerekir.” ifadesini kullandı. Altınsoy, şiddetin kategorize edilmemesinin kendine özgü yapısal problemlerin hasıraltı edilmesine neden olacağının altını çizerek, kadına yönelik şiddetin temel dinamiğinin kadının dezavantajlı konuma itilmesi ile doğrudan ilişkili olduğunu aktardı. Benzer tanımlamaların çocuğa, yaşlıya yahut mültecilere yönelik şiddet olarak kategorize edilmemesinin problemi doğuran koşulları irdelemekten uzaklaşmaya neden olabileceğini belirten Altınsoy, sözlerini şöyle tamamladı: “Şiddeti kategorize etmezsek, kendimizle yakınlık kurabildiğimiz faili masumlaştırarak ya da canavarlaştırarak aklama çabasına dönüşebilir, ‘Çocukluğunda çok travma yaşamış, öfke kontrol sorunu var’ kolaycılığıyla adaletsiz sonuçlar getirebilir. Yahut faili canavarlaştırıp kendimizden uzaklaştırmak, lekeye bulaşmamak tavrını doğurabilir. Fail ‘Acımasız, narsist, ruh hastası bir sapık’ yaftası alır, çünkü bize benzememesi gerekir fakat bu şiddetin ardı arkası da kesilmez. Oysa suçu toplum hazırlar, işleyen suçlanır.”

https://www.lifebursa.com/gundem/ankara-da-uzmanlar-siddeti-ele-aldi-383874

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Kadına yönelik şiddetle mücadele il eylem planı toplantısı

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için inceleyebilirsiniz.